Hızır Efendi Hocamızdan Öğrendiklerim

Allah’ın yüce Adıyla.. Hızır Efendi Kuddise sirruhu hocamızdan herkes gibi umumi istifade etmek yanında her hafta mutad olarak İsmailağa Medresesine (Kubbealtı taş Medreseye) tasavvuf dersimize girmekle (1995-96) kendilerinden hususi olarak istifade ettik ve bu cihetle Hızır Efendi bizzat hocamızdır.  Burada hususi/umumi ifadelerini tefrik etmeksizin kendilerinden duyup işittiğim her türlü malumat kırıntısını aktaracağım ki ilim bizimle zayi olmasın. O yılları idrak eden ihvan/hoca arkadaşlarımızdan temennimiz tespit ettikleri varsa eksik hatalı sözlerimi yorum kısmında belirtip bizi ihtar ve tashih etmeleridir çünkü “aklı beşer nisyan ile maluldur” Sözünün tesiri Hızır Efendi hocamız nefesi kuvvetli sözü ziyade tesirli idi. Tıptan umudunu kesmiş bazı hastaları doktorlar Hızır Efendiye gönderir o onları okur Allah’ın izniyle şifa bulurlardı. Yine manevî maraz kapmış faraza kendini Mehdi zanneden İsa Peygamber zanneden hastaları Hızır Efendi hocamıza getirirler, o onlarla hasbihal ederek uyandırır içine düştükleri o halden biizniAllah çıkarırdı. Kendisi anlattılar “Biri geldi ‘ben isa peygamberim’ diyor.. Başladık sohbet etmeye hoşgeldin hoşbulduk. Nerelisin şuralı. kimlerdesin ? filanca sülaleden. Baban kim ? Hüseyin Ağa derler..” Hah bak işte isa peygamber değilsin onun babası yoktu. Adam uyandı gitti.  Hızır Efendi Hocamızla ilgili Bazı Kıssalar Bizzat kendisinden şöyle dinledik “İsmailağa’ya Mahmud Efendi Hazretlerine geldim bana sakal bırak sakal bırak diyor, ben direniyorum.. Bir gün…

Hızır Efendi Kimdir ? Hızır Ali Muratoğlu

Allah’ın yüce Adıyla.. İsmailağa’nın 1. mihrap şehidi Hızır Efendi kimdir !? Haliyle merak ediyor yeni yetişenler, Hızır’a yetişemeyenler. 1942 Rize doğumlu olan Hızır Efendi hocamız, Mahmud Efendi hz’nin biricik damadıdır. Allah dostları sıradan kişileri damat edinmez.. Buradan bilmeli evvela kadr-i faziletini. Hızır Efendi Çukurbostan camiinin imamı, Rabbani bir islam alimi, samimi bir müslüman idi. Mahmud Efendi Hz’ne damat olmakla halinde tevazusunda bir değişiklik olmamış -bilmeyen onu sıradan bir mürid zanneder- mahfiyet sahibi hakiki bir tasavvuf eriydi. Hocalar, müridler arasında fazileti, tefevvuku herkesçe müsellem muttefekun aleyh bir zât idi. Belki şehadetine sebep husus da bu oldu; Cümle alemin teveccühünü üzerinde toplamış olması..! {haşiye} Bu itibar ve teveccüh, bir zaman öyle bi raddeye varmış ki kendisi bundan rahatsızlık duymaya başlamış. Müritlerin teveccühünü kırmak, ilgi ve iltifatı kendine değil, Şeyh efendiye yöneltmek için Hızır Efendi hocamız sokakta çorap satmış, yazın dondurma satmış. İşe yaramış da.. Çok zuhurat gören hal ehli bir muridine Şeyh efendi şöyle demişti “Bu hallerini gizle. Bak filan kişi gizleyemedi ihvan ile aramda set oldu, Hızır Efendi ise gizledi ihvan ile aramda köprü oldu” Gerçekten Hızır Efendi insanları mürşid-i kâmil’e yönlendirir güneşten istifade etmelerini sağlardı. O yüzden Cumartesi akşamları sohbet eder, sohbetin konusu Mahmud Efendi Hz’nin pazar sohbetinin tekrarı idi….

Şakir Daloğlu Hoca Kimdir ?

Ölmeyen Diri Allah’ın yüce Adıyla  Erzurum’lu Şakir Daloğlu hocaefendi ismailağa Mahmud Efendi Hz cemaatinden bir zat-ı muhterem. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra 1980’li yıllarından itibaren kendini Allah yoluna, Din hizmetine adamış ve Mahmud Efendi Hz nin irşadı ile İslami ilimler tahsili yapmış ve akabinde bütün Türkiyeyi Emri bil maruf gayesiyle dolaşarak insanları Allah’a davet etmiştir. Bu uğurda çok kimselerin tövbe ve inabesine vesile olmuş ve Mahmud efendi hazretlerinin nice iltifat ve tebcillerine mazhar olmuştur.. Kendi ifadesi şöyle “Mahmud Efendi Hazretleri bizlere 40 bin köyü hedef olarak gösterdi. İslam’ın ana konularında vaaz edin buyurdu, iman İslam şartları, Mevla’yı bir nebze tanımak, Rasulullah efendimize ittiba, Kuran’ın ehemmiyeti, dünyaya neden geldiğimiz ve Cennet Cehennem konularında vaaz etmemizi” buyurdu. Bunun için de İman İslam Risalesi bastırdı. Hamdolsun bu hedefin çoğunu tamamladık..” Yozgat taraflarında bir emri bil maruf seferinde trafik kazası yapmışlar ve oradan kendilerinde bir sakatlık kalmıştır. Aksayan ayağına aldırmadan vaaz sohbet ve emri bil maruf’a hayatının sonuna kadar devam etmiştir. Şakir hoca ile muhtelif zamanlarda sohbetimiz olmuştur. Kendilerinden dinlediğim Mahmud Efendi Hazretleri ve Mehmet Zahit Kotku hakkında müstesna nakillerimiz mevcuttur. Şakir hoca bugün kovit 19 salgını sebebiyle Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi pazartesi günü İsmailağa Camiinde kılınmıştır. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet, makamı âli olsun Şakir hocanın kısa…

Fıkıhçı İhsan Bulgur Hoca

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla  1943 doğumlu olan İhsan Bulgur Hoca Efendi 5 çocuk babasıdır Fatih Acemoğlu Camii Müezzini (emekli) ve ismailağa cemaatinin kıdemli hocalarından, ümmet alimlerinden muhterem bir zattır. İhtisas alanı Fıkıh ve Fetvadır ve fıkıhtaki yetkinliği İmam Mahmud Efendi tarafından tasdik edilmiştir. İhsan hoca Mahmud Efendi Hz ricasıyla bir zamanlar İsmailağa Kürsüsünden Multeka ve Siraciyye üzerinden fıkıh ve feraiz dersleri vermiş cemaatin önemli bir fetva hocasıdır. İhsan hocanın diğer bir çok hocadan farkı Takva ve Azimet ipine sıkı sıkıya sarılması, bu yönüyle İmam Mahmud Efendi hazretlerinin ilmini ihlâsını yansıtan bir ayna olmasıdır. O yüzden bir konuda Mahmud Efendi Hz’nin görüş ve fetvasını merak edenler başkasına değil İhsan hocaya müracaat ederler. İhsan Bulgur Hoca Efendi Fatih Çarşamba semtinde Acemoğlu camiinde yıllar yılı müezzinlik yapmış ve asla konumundan şikayet etmemiş, imam olmaya teşebbüs etmemiştir. Bir toplantıda “ezan okuyacağım vakit tek bir saate bakmam, en az iki saate birden bakarım” demişti ve ezanı en doğru saatte okumak için azami titizlik gösterdiğini anlatmıştı. Bu da onun Din’de ne denli dikkatli olduğunu gösteren bir işarettir. İhsan hoca o camide halka açık surette fıkıh dersleri vermiş ve nice ilim ehli yetiştirmiştir. Onun okuttuğu hocalardan nicesi şimdilerde Fıkıhta mütehassıs olmuşlar ve kürsülerde ilim ehline…

MAHMUD EFENDİ HZ’NİN TALEBELERİ OLAN HOCALAR

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla  İmam Mahmud Efendi Hazretleri 1945 yılında tek başına başlattığı MEDRESE ehli sarıklı sakallı hocalar faaliyeti.. İlk merasimde okutup mezun ettiği 7 hocaya icazet vermekle başlar ve yıldan yıla bir çığ gibi artarak devam eder.. İşte ismine ulaşabildiğimiz o 7 ulu zat ve sonrakiler 4 tabaka halinde: Mahmud Efendi Hazretleri köyünde okutup ilk icazet verdiği 7 Zat: (1945-1952) Mustafa Bilici Hoca efendi (Kovacıdede C.) Hızır Başak hocaefendi (Bandırma V.) Mustafa Ahmedoğlu hoca efendi Ziya Ahmedoğlu hoca efendi Ali Bektaş hocaefedi (1949-1950 trabzon) Bayram Karamustafaoğlu (Büyük Bayram hoca) araştırılıyor.. 1.TABAKA : SABİKUN (1960/1975) En kıdemli olanlar, Öncüler, Mahmud Efendi Hz ile birlikte olan, Ondan okumuş olanlar) Hızır Ali Muratoğlu Efendi (Merhum) Hasbi Abdulkerim Efendi (Merhum) İsmail Ustaosmanoğlu hoca (Merhum) Ubeydullah Durdu Efendi (Bursa, Merhum) Rasul Bölükbaşı Hocaefendi Cübbeli Ahmet Hocaefendi Hurşit efendi (Merhum) Bilal Efendi (Merhum) İhsan Efendi (Merhum) Mustafa Kılıç Hoca (Merhum) Hasan Kılıç Hocaefendi Mustafa Bilici Efendi (Kovacıdede c.) Kemal Hut Efendi  Abdullah Ustaosmanoğlu hc (Yeşil Camii Merhum) Abdullah Ustaosmanoğlu hoca (Mahdum) Ahmed Ustaosmanoğlu hoca (Mahdum) Ahmet Ustaosmanoğlu (Amcaoğlu) Ahmet Vanlıoğlu hc (Merhum) Ahmet Yıldız Efendi (merhum Ahmet Dayı) Ali Bayraktar hoca (Ali Kûşi) Büyük Bayram hoca (Karamustafaoğlu) Gözlüklü Ahmet abi Hamit Kaçmazoğlu Hoca…

Nusretullah Hocanın Mahmud Ef Hz ile Tanışması

Hocam Mahmud Efendi ile tanışmanız nasıl oldu ? . Nusretullah Hocaefendi: Benim sakal bırakmam, bizim hısımlarla aramı açmıştı. O sıralar Mahmut Efendi Hazretlerinin halifesi İhsan Efendi ile tanıştım. İhsan Efendi’nin hal ve hareketleri beni çok etkiledi. İhsan Efendi ile tanıştıktan sonra bana yaptığı ilk iyilik, bizim hısımlarla aramızı düzeltmek oldu. . 1969 yılının yaz aylarıydı. Bir gece bir rüya gördüm. Rüyamda heybetli bir zat bana “senin bir mürşid-i kâmile ihtiyacın var” dedi. Bende “nerede bulacağım onu” dedim. Bana “yeryüzünün en büyük mürşidi kâmili şu karşıdaki dağa gelmiş, insanları irşad ediyor, var sen de onun yanına git” dedi. O zatın bana gösterdiği yer Akyazı’ya beş kilometre uzaklıkta “Aksarpete” mevkii idi. Koşarak Aksartepe’ye gittim. Oraya vardığımda sohbet bitmiş, cemaat dağılıyordu. Mescidin içine girdim, siyah sakallı, heybetli, nurani yüzlü, sarığı, cübbesi ve şalvarı yemyeşil bir kişi namaz kılıyordu. Bu zattan çok etkilendim. Oturdum namazını bitirmesini bekledim. Sağa selam verdiğinde onunla göz göze geldiğimde, beni o kadar etkilemişti ki, nefes alamaz oldum… Uyandığımda tepeden tırnağa ter içinde kalmıştım. . Rüyamın ertesi, günü daireye, sakallı, şalvarlı, cüppeli bir adam geldi. Hocaya benziyordu. Ona da kanım kaynamıştı. “Siz hoca mısınız?” dedim. “Evet” dedi. “Nerede görevlisiniz?” “Nuru Osmaniye camii imamıyım.” “Bir mürşide bağlılığınız var mı?” “Evet, var”…