AKAİDİ TASHİH

25 Mart 2024

Allah’ın yüce Adıyla

AKAİD | Allah dostlarının üzerinde en çok durduğu 3 husus akaid niyet ve ameli salih. Herşeyden önce akaidini Ehli Sünnet ulemanın görüşleri üzerine tashih et der Mektubat. Bu konuda kıl kadar muhalefet uhrevi helaket sebebidir diye de uyarır. Ancak ne gariptir ki bu tembihleri işiten kimse üzerine alınmaz. sanki herkes bu konuda eksiksiz tam gibi davranır. Aslında ya hiçbir şey anlamıyorlar ya da umursamıyorlar. Bence önce ilki sonra buna bağlı diğeri. Demekki biz hocalar bu işin ehemmiyetini hakikatini anlatamadık. Camilerde vaaz eden bir hocadan “sahi ehli sünnet ne ki, sınırı ölçüsü var mı” diyerek inkâr tavrı içinde sorguladığını bile duydum. Bizden biri üstelik. Hoca anlamadıysa cemat

Ehli Sünnet itikadı nedir ne değildir şu halde çok iyi öğrenmelidir. İşin özü özeti “Ben iman ettim Allah’a ve Allah’tan gelene, imam ettim Rasulullah’a ve Rasulullah’tan gelene” Bir mümin bu kadarını gönülden söylese kurtulur biiznillah lakin bir şart var, hiç bir konuda müctehid alimlerden öğrenmediği bir görüş ve iddiaya sahip olmayacak. Bu zamanda herkesin her konuda bir görüşü var ve bunların çoğu aslında bir itikad. ölçü bu: O görüş/fikir/iddia Kur’an ve Sünnette bildirilen bir konu mu değil mi ? eğer öyle ise itikada girer. Yok, Şeriatın sükut ettiği bir konuda ise o görüş fikir iddia zararı yoktur. demekki senin görüşün fikrin aslında itikadın

Bugün -sozde- bilimin burnunu soktuğu ve güya hakkında açıklama yaptığı bir çok husus aslında bir inançtır. Mesela insanlar maymundan türediğine inanmak, “Adem bir insan değildi insanlar grubuydu” demek.. birer inançtır ve Ehli Sünnet’e aykırıdır, hatta küfürdür. Aynı şekilde “insanlar ilk çağlarda konuşamıyor hayvan gibi ses çıkarıyorlardı”, Yine “kainat bigbang, büyük patlama ile oluştu” demek.. hepsi birer itikad, inanma biçimidir. Bilimsel açıklama modunda sunulan bu görüş ve fikirlerin ucu bakın ya bir ayeti inkâr etmeye veya haksızca tevil etmeye götürmektedir. Demekki öğrenciye verilecek ilk ders “bilim bizim koşulsuz kabulümüz olan bir şey değildir” demek olmalıdır

İmam Rabbani’nin ehli sünnet kalmaya dair yaptığı ısrarlı tembihi “Evvela müslüman, itikadını Ehli Sünnet ulemanın görüşleri üzerine tashih etmelidir” ifadesinde geçen “görüş” kelimesi çok önemli. Yani sıradan basit gibi görünen görüşler de aslında bir itikad olduğunu ifade etmiş oluyor. O yüzden müslümanların farklı görüşleri olamaz. Müslümanın dünya görüşü yalnızca Şeriattır, Allah’ın ahkamı yeryüzünde geçerli olmalıdır, İslam bütün dinler üzerine galip ve yönetici olmalıdır. Allah’ın ismi bütün isim ve izimlerden yüce olmalıdır. Bir okul kitabı Allah’ın ismiyle başlamalıdır. Mesela bi arabaya bir isim yazılacaksa, bir mensubiyet izhar edilecekse bu Allah’ın ismi olmalıdır

Haydar Baş’ın oğlu Hüseyin’i duydum F. altaylı fasıkının programında konuşmuş “hem Atatürkçü hem Muhafazakar imişler! bugün Türkiye’de müslüman varsa bunu a.turk’e borçluymuşlar. Onun getirdiği laiklik din düşmanlığı değil dini islamı hıristiyanlığı koruyan bir şemsiyeymiş!! Laiklik olmasa elli türlü İslam çeşidi türer millet birbirine girermiş. Bugün Türkiye toplumu birlik içindeyse a.turkün sayesindeymiş.. vs vs” Mesela buna benzer lafların hepsi birer fikir ve görüş. Alınabilir mi ? Evvela Ehli sünnet’e yani Kur’an ve Sünnete uygun mu değil mi ona bakmalıyız. Bunun için Ehli Sünnet âlimlerin görüşleriyle bunları kontrol etmeliyiz

“Anadolu halkı a.türk sayesinde müslüman mı kaldı yoksa dinsiz ateist mi oldu, onun çabasıyla toplu birlik mi oldu, yoksa Türk-Kürt-Arap ırkçılığı körüklenerek, dindar-laik ayrımı yapılarak kamplara kutuplara mı ayrıldı?” meseleleri İtikad konusu değil, tarih konusudur. biz sadece “laiklik İslam karşıtlığı değil İslamı koruyan bir üst yapıdır” görüşünü inceleyip bu lafın sağlam mı çürük mü, gerçek mi yalan mı olduğuna bakacağız. çünkü bu görüş bir İTİKAD konusudur. Evvela laikliğin tanımını sonra uygulanma biçimini ortaya koymamız gerekir. “Laiklik din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması” imiş. Devletin yasamada Dini/Kuran’ı referans almaması” imiş

Laiklik İslam’a uygun mu” sorusuna cevap ararken Laikliğin tarifini gördük şimdi İslam’ın tarifini görelim. İslam Allah’a kulluk etmek ve bir şeyi ona ortak etmemektir. Allah’a kulluk ise onun buyuruklarına boyun eğmektir. Allah’ın buyrukları Kur’an ve Sünnette 3 kısım içinde beyan edilmiştir: İbadetler, muameleler ve cezalar. Laik devlet içinde bir müslüman belki ibadetlerini yapabilir ancak muamele ve ceza hukukunun tatbiki mümkün değil. Allah’ın buyruklarının uygulanmasıyla laiklik birbiriyle çelişir. Allah Şeriatın tatbik edilmesini isterken laiklik Şeriatı iptal ve devre dışı bırakmak ister. Bu durumda laiklikle İslam birbirine zıttır, yanyana olması imkansızdır

Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler/kabul ve tasdik etmeyenler fasık zalim kâfirlerin ta kendisidir” gibi ayetler Kur’an’da varken laiklik asla müminlerin kabulü fikri görüşü olamaz. “Eşya zıddı ile malum olur” Laikliğin karşıtı nedir diye sorduğunuzda alacağınız cevap Şeriat. Şu halde her mümin şeriat isteklisi olmak durumda iken Laiklik taraftarı da olamaz. olursa eğer, buna mümin değil münafık denir. Çünkü laiklik amiane tabirle ‘Allah’ı kulların yönetimine karıştırmamaktır!’ Hâlbuki kulun asli görevi Allah’ın Halifesi olmaktı, onun hükümlerini onun adına yeryüzünde icra etmekti.. Hilafetin manası budur zira.

Ehli Sünnet itikadi müminleri bir çatı altında toplu birlik tutmak için gerekli yegane harç ve habildir. Müminler Ehli Sünnet inanç ve ideolojisiyle görüş ayrılığına düşmeksizin bir lider arkasında omuz omuza verirler. Diğer bütün fırkalar aykırı fikir ve görüşler bu birliği dağıtmak bu birlikteliği bozmak içindir. O yüzden aykırı fikirlerle mücadele elzemdir. Nitekim dirayetli İslam alimleri tarih boyunca bu sapkın fikirlerle mücadele etmiş ve hakkı galip kılarak ehli sünnetin sancağını daima yüceltmişlerdir. İlmi ve fikri sahadaki kafi deliller inatla reddedilmesi durumunda kılıç yordamıyla batıl yığınlar yola alınmıştır. Hz Ebubekir ve Sultan Selim han buna iki misal

Bu yazımız 4 kez okundu. Bugün: 0

Yorum Yapılmamış

Bir Yorum Yazın